Korku filmi ismi gibi attığım başlık için özür dilerim ama hayatımızda öyle üç harfliler var ki ışıldayan gençlerimizin ampülünü patlatıyor, aileleri telefonlara bakamayacak durumlara getiriyor. Biliyorum çünkü her genç gibi o üç harfliler benim de içime girdi.
Hala bu üç harflilerin ne olduğunu tahmin edemeyenler için YKS, LGS, YGS, LYS, DGS, SBS, MSÜ ve hatırlamadığım ya da adı zaman içinde değişen sınavların önemsizliği ve gençlerimiz üzerindeki etkilerini konuşalım biraz.
Geçtiğimiz hafta yapılan LGS (Lise Geçiş Sınavı) ve bu hafta sonu yapılacak YKS (Yükseköğretim Kurumları Sınavı) zaman içerisinde geçirdiği isim ve biçim değişikliklerine rağmen yarattığı etkiler değişmedi. Sonuçları kimilerini gururlandırmış, kimilerini de üzmüş olması bir yana neredeyse her gencimizin hayatını bir şekilde derinden etkilemeyi başarmıştır. Lise sınavları üniversite sınavlarına göre daha az gerilimli ve stresli geçer ama her ailenin çocuğunu, oturduğu şehirdeki o tırnak içinde “MARKA” olmuş liseye gönderme hayali olduğunu tartışmaya gerek yok sanırım.
Blog benim olduğuna göre kendimi yerme ve övme hakkımı kullanarak biraz örneklendirmek istiyorum yazımı..
Ben hiçbir zaman parmakla gösterilecek kadar başarılı bir öğrencilik hayatı yaşamadım. İlkokulda sınav puanlarına göre oturma düzeni yapardı hocamız. (Kendisine buradan selamlar.) Ben genelde ya ortalarda ya da sonlarda olurdum. Ortaokulda da durum pek değişmedi. Derse olan ilgisizliğim yüzünden ve hocaların görmemesi için arkalarda oturmayı tercih ettim çoğu zaman. Ben ortaokula başladığım sene SBS denilen ve ortaokul süreci boyunca yapılacak bir sınav sistemi gelmişti. Her sene sonunda yapılan o sınav büyük bir stresti benim için. İyi geçmediğini bal gibi bilmeme rağmen çıkışta soranlara klişe olarak “fena değildi ama matematik biraz zorladı.” demekten sıkılmıştım. Hele bir de sonuçların açıklandığı o gün yok mu? Tırnak içinde “derslerde aldığı notlarla gurur kaynağı olan çocukların” velileri aileme telefon açar sonucumu öğrenmek isterdi. Ne şanslıyım ki amaçları kendi çocuklarının sonuçlarını söylemek asla olmadı..
İp cambazlarını bilirsiniz. İlk kural ipin üzerinde yürürken aşağıya değil ileriye bakmaktır. Eğitim hayatım biraz buna benziyordu başarısızlıklarla dolu ama gözüm hep ileride, ipin diğer ucunda idi. Arkadaşlarım “Marka” liselere gittiler ben ise itlik, serserilik peşinde çocukların gittiği meslek lisesine..
Eeee çalışmazsan o marka okullara gidemezsin tabi ki dediğinizi duyar gibiyim. Söylediğim gibi ben ip cambazıyım. Bende bilirdim aşağıdan başımı kaldırıp ipin üzerinde yürürken düşmek üzere olan adamı izlemeyi ama ipin ucunu sağlamlaştırmak için o hor görülen meslek lisesinde olmalıydım. Fark yaratmanın derslerde alınan yüksek notlarla olmayacağını çok önceden anlamıştım. Derken lise bitti ve o korkulan üniversite sınavı gelmişti. Sonuç sürpriz değildi aslında. Barajı geçememiştim. O sene tüm arkadaşlarım tırnak içinde “iyi üniversitelerin iyi bölümlerine gitmişti”. Ailemin de desteği ile bir sene daha denedim. Bu sefer de yeterli puan olmayınca yolu uzatmaya karar verdik ve önlisansa kayıt yaptırdım. Hedef bir başka üç harfli olan DGS ile dört yıllığa geçmekti ve bilin bakalım ne oldu? Önlisansın ardından girdiğim sınavda yine başarısız olmuştum. İpin ucu yakındı geri dönmek ya da düşmek seçenekler içerisinde değildi ve bir hamle daha yaparak hedefe ulaşmıştım. Bir seneme daha mal olmuştu ama önemi yoktu. Bu sefer başarmıştım.
Şimdi bunları neden anlattım? Olduğum yerde olmanın hayalini ortaokulda kurmaya başlamıştım. Daha yaşıtlarım belki hayal nasıl kurulur bilmezken ben çizgileri çekmiş ve hayatımın yönünü belirlemiştim. Bugün Yıldız Teknik Üniversitesi Kontrol ve Otomasyon Mühendisliği okuyorum. Yaşıtlarım daha üniversitenin ü’sünü düşünmezken ben ne olmak istediğimi biliyordum. Bu süreçte çok başarısız oldum. Ailem eleştirildi, ben daha çok eleştirildim. Arkadaşlarım sırtını çevirdi. Yalnız kaldım. Ama ip cambazı olmak bu demek değil miydi?
Özetle, lise sınavına giren kardeşlerimin ailelerine sesleniyorum. O marka okullara gönderdiğiniz çocuklarınız başarıyı garantilemiyor. Veli olarak yapmanız gereken şimdiden onu mutlu edecek mesleği seçmesi için teşvik etmek ve bunun için neler yapması gerektiğini onunla birlikte araştırmak. Kötü liseye gidip bari sırtını devlete dayasın KPSS’ye girsin dediğiniz çocuklarınızın hayat boyu yaşayacağı mutsuzluğun sebebi olmayın.
Üniversite sınavına giren arkadaşlarıma ve velilerine sesleniyorum. Sınavdan gelecek sonuç ne olursa olsun siz gideceğiniz yönü o sonuca göre belirleyecekseniz, hayatınız boyunca mutsuz bir birey olmaya şimdiden hazırlanın. Amcanızın oğlu, komşunuzun kızı şuraya gitmiş okumaya şimdi şu kadar maaş alıyormuş diye konuşulan ve önünüze konulan insanlar birer yalandan ibaret. Siz gideceğiniz yolu bilmiyorsanız, başkasından medet ummayın. Sonuç iyi ya da kötü hayalinizi okuyun ve hayaliniz yaşayın. Olmaz ise yeniden deneyin. Ortalama 90 yıllık ömrünüzünden harcayacağınız 1 seneyi kayıp olarak görmeyin. O hayale gidecek alternatif yollar arayın. Gideceğiniz bölümlerde sizin gibi binlercesi olduğunu ve muhtemelen binlercesi ile birlikte mezun olacağınızı unutmayın. Başarılı olmak istiyorsanız fark yaratın. Mutsuz ve karnı tok olacağınıza, mutlu ama aç olun.
İbrahim ERTEKİN
